20 Mayıs 2011 Cuma

Yine Erir Gider Miyiz? Unutur Muyuz Yeminlerimizi?

Ne kadar kolay söyledik ayrılığı. O an doğrusuydu ayrılmak belki hala öyle. Ellerinin sıcaklığını bu kadar özliceğimi bilmiyordum. Ben senin nefes alma ritmini ezberlemişim farkında değilim. Başka bir nefese alışamıyorum. Sadece senin gülümselerin samimi geliyor bana, meğer ben senden sonra hiç gülmemişim. Çok yeminler ettik, sözler verdik. Ben böyle bir son düşünmedim hiç bize. Ben bize bir son düşünmedim..

Değmesin ellerimiz, buluşmasın bu gözler.. Yoksa gerçekten erir giderim. Ben seni üzdüğüm her günü ömrümden kısalttım. Çünkü yüzünü güldüremediğim bir gün varsa eğer, anlamsızmış o günü yaşamak. Karşında durup hiç cesaret edemedim sana bunu sormaya. Bitti mi hikayemiz?

Sevmezdim fotoğraf çektirmeyi, belki de bu yüzdendir bu kadar az fotoğrafımızın olması. Ama bendeki fotoğrafların bazen kendini öyle bir hatırlatıyor ki.. O yağmurlu günde bana onları getirdiğin gün, içindeki not, senelerce gözüm gibi bakmam o fotoğraflara hepsi bu hikayede. Bu nasıl bir son böyle bilmiyorum ama ben çayıma hala tek şeker atıyorum cafelerde, birini de senin çayın için hep ayırıyorum. Senden sonra kimsenin çayını karıştırmadım, gerçi kimse de benim üstüme çay dökmedi.

Gözlerinin bir gün bana öyle derinden bakmamasından hep korktum, ve bir gün kalktım gözlerine bakamadım. Seni öperken bile baktığım gözlerine, nefesini hissetiğim her anımızda baktığım gözlerine bakamadım. Ben kimseyi sevmedim. Ellerim hiç kimsenin vücudunu tanımadı, istemedi, kabul etmedi. Tıpkı kalbim gibi..

İnce parmaklı ellerinin sıcaklığı hala yüzümd. Hayalimde sen ve ben yine mutluyuz. Ama gözlerimi açtığımda sen bensiz mutlusun..

Bu gece sana dair küçük bir not buldum. Sadece bana söylediğine inandığım belki de dünyanın en saçma sıfatları. Ama ben hepsine dünyaları ekledim, sonra da seni çok özledim. Çok ağladım ama sen hiç birini bilme.. Çünkü sana gülmeler yakışıyor..

http://fizy.com/#s/20mw3g


Ah ne zormuş bitsin demek
Hala severken seni
Dudaklarını öpmemek
Bir yabancı gibi

Bilirsin ayrılık konusunda
İyi değiliz ikimiz de
Bir kıvılcım yeterdi her zaman
Koşup geri dönmemize

Değmesin ellerimiz
Buluşmasın bu gözler
Yine erir gideriz
Unutulur yeminler

Biz hiç beceremedik
Sevmeyi de terk etmeyi de
Aşk kokan dudakların
Karşısında direnmeyi de

Biz hiç beceremedik
Sevmeyi de terk etmeyi de
Aşk dolu mısraların
Karşısında direnmeyi de

İşte bir kez daha
Durup karşında
Belki de son defa
Soruyorum sana

Bitti mi hikayemiz?
Bu ne biçim son böyle?
Değmez miydi sevgimiz
Savaşıp direnmeye?

Biz hiç beceremedik
Sevmeyi de terk etmeyi de
Kendimize sahip çıkıp
Dünyayla yüzleşmeyi de

Biz hiç beceremedik
Sevmeyi de terk etmeyi de
Koktuğumuz o gözlerin
Karşısında direnmeyi de

Bitmesin hikayemiz.

17 Mayıs 2011 Salı

Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?

Merhaba,

Bu ara sıklıkla uğrar oldum. Çok dolmuşum galiba. Pek de kayda değer şeyler yazmıyorum ya neyse. En azından aklımda duracağına blogda dursun istiyorum. Geçen gün ilk yazıdan beri taradım. Nerdeyse her acımı, sıkıntımı yazmışım. Atladıklarımı da belki hala kendime itiraf edemiyorum, bilmiyorum.

Şiir okumayı çok sevdiğimi aşikar, yazdıklarımdan. Geçen gün çok sevdiğim bir arkadaşımla Aragon hakkında konuşurken konu bir anda Cemal Süreya'ya geldi. Tabi benim aklıma da en sevdiğim şiiri geldi. Babası öldüğü zaman yazmamış bu şiiri, babasının yaptığı bir evlilik sonrası kağıda dökülmüş bir şiir. Benimle bu bağlamda bir alakası olmasa da herkesin bir hayal ettiği babası bir de yaşadığı babası vardır..

Tavsiye: Şiiri http://fizy.com/#s/1ltwak bu şarkıyla okumak bana daha bi garip geldi sanki..

sizin hiç babanız öldü mü?
benim bir kere öldü kör oldum
yıkadılar aldılar götürdüler
babamdan ummazdım bunu kör oldum

siz hiç hamama gittiniz mi?
ben gittim lambanın biri söndü
gözümün biri söndü kör oldum
tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
soylemesine maviydi kör oldum

taslara gelince hamam taslarına
taslar pırıl pırıldı ayna gibiydi
taslarda yüzümün yarısını gördüm
bir şey gibiydi bir şey gibi kotu
yüzümden ummazdım bunu kör oldum
siz hiç sabunluyken ağladınız mi?

13 Mayıs 2011 Cuma

Aldatmanın Fizyolojisiyle Psikolojisi Diyelimde Havamız Olsun

Geceleri boş durmak yaramıyor bana. Aklımda ne varsa yazmak istiyorum, düzen,fikir,kural olmadan. Çünkü böyle sınırlandırmaları olan bir hayatım yok. Bazen bir bakışa, bir söze ya da görmeyi ummadığım şeylere günün geri kalanını değiştiriyorum. İyi mi yapıyorum, kötü mü? Emin olun düşünmüyorum. Ya da kaybedenler kulübü'nde söylenildiği gibi " Biz prensip olarak düşünmüyoruz"...

Bazen günleri yetiremiyorum, 24 saat yetmiyor. Ya da ben yetişemiyorum. Bazen de güneş doğmuyor, büyük bir sancı var ve ağlama sesi gelmiyor günden. Herkesin vardır takıntıları. Kimi günaydın telefonunu almadan sevdiğinden uyanamaz, kimi ilk sıcak çayını içmeden... Kimi de uyuyamaz, sırf onsuz uyanacak diye. Sırf gece soğuğunda ısınmaya çalışırken, buz gibi bir çift küçük ayak değdiğinde kızamayacak diye.

Çekiniyor insan bazen. Reddedilmek falan hikaye, layık olamamak da aşağılık kompleksi. Tek sorun insan kendinden ödün vermek istemiyor. Karşı tarafa da bunu hissettirmek ama yine de mutlu olmak istiyor. Çok seviyor belki ama sevdiği kadın hayalindekinden ibaret. Yani ince beliyle veya büyük siyah gözleriyle seni büyüleyen kadınla, yanında titreyerek ağlayan aynı insan aslında. Bunu kabullenememek sebep yalnızlığa. Çünkü yine kaybedenler kulübü'nde denildiği gibi " Oysa sevmekte sadece bir ana ait."

Çok sevdim,çok sevildim,çok üzdüm,çok üzüldüm,ağlattım,ağladım,güldürdüm,güldüm,hayallerini süsledim,hayallerimin baş rolündeydi.

Aldatıldım ama hiç aldatmadım...