10 Kasım 2010 Çarşamba

10 Kasım

Eminim gün boyunca çok şey okumuş, izlemiş, dinlemişsinizdir. Bugün beni en çok etkileyen bir fotoğraf ve bir cümleyi paylaşacağım. Herkesin önüne ışık tuttuğuna inandığı Mustafa Kemal'i başkadır. Onun ışığından faydalanmak istemeyenler kendi karanlıklarını bu memleket topraklarına işleyemeyeceklerdir...

Önce fotoğrafı yayınlayıp altına da cümleyi yazacağım.








Cumhuriyet dediğin, korkak babalar tarafından kaybedilir, yürekli evlatları tarafından geri alınır...

Hatırla Sevgili-Eylem Aktaş

Hatırla Sevgili... Ne güzel diziydi değil mi? Hiç bir bölümü kaçırmadan izlediğim, daha tam oturmamış dünya görüşüme son şekillerini veren, sıcaklığını,duygusunu fakat gerçekliğinide kaybetmeyen o harika dizi...

Dizinin müzikleri de çok meşhur olmuştu. Albümü de çıktı yanlış hatırlıyorsam. Dizinin en can alıcı yerlerinde sesiyle içe akıtılan yaşları dışarı çıkartıp ağlatan bir ses vardır. Dizideki şarkıları söyleyen isim Eylem Aktaş. Çok özel bir sesi olduğuna diziyi izleyenler zaten kanaat getirmiştir.

Bu yazıyı yazma amacım ise, uzun zamandır sesini duymadığım Eylem Aktaş'ın söylediği "Söyleyemedim" şarkısını duymamdır. Daha önceleri birçok insan söylemiş bu şarkıyı. Eylem Aktaş yine bir dizide söylemiş, fakat kendisinden önce söyleyenleri yeterince utandırmıştır sanırım. Çok dokunaklı geldi bana. Sözlerini yazıyım. Fizy'de hata veriyor. Diğer söyleyenlerden dinleyebilirsiniz ya da bildiğiniz diğer yöntemleri kullanabilirsiniz. ( Kimseyi indirmeye teşvik edemem :) ) Bana düşündürdüğü çağrıştırdığı birşeyi iliştirmeyeceğim yanına. Tadını çıkartalım şarkının daha iyi...




Düşlerde sevdim seni söyleyemedim
Sessiz öptüm nefesini söyleyemedim

Sana ben şiirler sözler büyüttüm
Sana ben baharlar yazlar büyüttüm
Sana ben hummalı gizler büyüttüm
Söyleyemedim

Şarkılar yazdım sana okuyamadım
Hep yanımdaydın oysa dokunamadım

Sana ben hayaller düşler büyüttüm
Sana ben gözümde yaşlar büyüttüm
Sana ben hummalı aşklar büyüttüm
Söyleyemedim

Fenerbahçe Ülker-Spahija-Tanjevic-Aydın Örs-Euroleague

Geçtiğimiz sene gruptan çıkmasına kesin gözle bakılan Fenerbahçe Ülker grubu son sırada bitirmişti. Hatırlarsınız ki geçtiğimiz sene 500-1000 kişi taraftara oynayan Fenerbahçe'ye Euroleague yönetiminden ihtar gelmişti. Eğer bu seyirci sayısını arttırmazsa sözleşmesinin yenilenmeyeceğini belirtmişlerdi.Peki 1 sene önce 500 kişiye oynanan Siena maçı bu akşam nasıl olmuştu da 15.000 kişiye oynanmıştı? Ya da nasıl olmuştu da geçtiğimiz sene 40 sayı fark yediği Barcelona ve Siena'yı devirmeyi başarmıştı. Nasıl olmuştu da iki takımıda 70 sayının altında tutmuştu? Barcelonayı deplasmanda yendiğini ve sadece 61 sayı yediğini ayrıca belirtelim.

Aslında çok belirli ve net cevapları var. Öncelikle taraftar mevzsuna değinirsek; Fenerbahçe taraftarı takımı hangi branşta mücadele ediyorsa bir şekilde desteğini gösterir. Bunu bayan basketbolu, bayan-erkek voleybolu gibi branşlarda defalarca gördük. Peki neden bu kadar ciddi bir kadroya sahipken, takımla arasında her zaman müthiş bir bağ olan taraftar neden küsmüştü. Sebebi çok açık. Tanjevic'in varlığı artık tribünlere gelen insanları basketboldan soğutmuştu. Son 6 maçtan alınacak herhangi bir galibiyetle üst tura çıkmayı garantileyecek olan Fenerbahçe Ülker hiç galibiyet alamayınca da artık tüm bağlar kopmuştu.

Yeni sezonda Fenerbahçe Ülker çok köklü değişiklikler yaptı. Öncelikle adını buraya yazarken bile çekindiğim, saygımı nasıl anlatacağımı bilemediğim Aydın Örs'ü Direktörlüğe getirildi. Aydın Örs'ün Türk basketboluna kattıklarını, kazandırdıklarını, hem başarı olarak hem de oyuncu olarak saymakla bitiremem. Tanjevic'le yollar ayrılınca Spahija baş antrenörlüğe getirilirken, geçen sene Tanjevic'in yokluğunda takımı şampiyonluğa taşıyan ve kesinlikle güven veren Ertuğrul Erdoğan yardımcı antrenörlüğe devam etti. Fenerbahçe Ülker'in efsane ismi olan Damir Mrsic menajerliğe getirilerek hem oyuncular ve teknik kadro arasındaki bağ güçlendirilmiş hem de taraftarın gönlü yapılmıştır. Bu büyük revizyon Fenerbahçe Ülker'e en başında "winner" bir takım olma özelliğini kattı. Fark,rakip kim olursa olsun savunmada gevşememe, özellikle guard savunmasında belkide en iyi oyunculara ( Ömer Onan, Marko Tomas, Terrence Kinsey ) sahip olması sebebiyle müthiş bir direnç getirdi.Spahija Siena maçından sonra sorulan sorulara özet olarak; takımın buralara gelmesini zaten beklediğini çok da şaşırmadığını söyledi. Bu özgüveni takıma aşılaması sadece 5 ayını aldı Spahija'nın. Tanjevic'in yıllardır veremediği o özgüven bugün 5 dk süre alan Kaya Peker'de de var, geçtiğimiz sene gitmek için gün sayan Greer'da da. Vidmar bir hata yapınca binlerce kişi içinde onu azarlayıp onu oyundan düşürmek yerine motive etme özelliğini kazandı Fenerbahçe Ülker. Ve bugün takımın hırsını, motivasyonunu, arzusunu gören taraftarlar bu yüzden oradaydılar.

Kadro değişikliğine gelirsek; Ömer Aşık ve Semih Erden NBA'ye gitmeyi tercih ettiler. Geldiğinden beri doğru düzgün katkı alınamayan Gordon Gricek'le yollar ayrıldı. Yerlerine Real Madrid,Cibona Zagreb ve Hırvatistan Milli Takımı gibi backgroundu olan Marko Tomas, Real Madrid patentli Lavrinovic, Kaya Peker ve Engin Atsür gibi yerliler alındı. Lavrinovic ve Tomas tecrübeleriyle, caydırıcı özellikleriyle rakipleri kendilerine önlem almak zorunda bırakıyorlar. Bu da geçen sene neredeyse bütün maç sahada kalan ve sorumluluğu üstüne almak zorunda kalan Ukic'i biraz daha rahatlattı. Kinsey'in arzusu aldığı toplarda potaya gitmeyi düşünmesi de Fenerbahçe'nin çok silahlı hücumlarına sahip olmasını sağladı.Mirsad Türkcan,Oğuz Savaş ve Ömer Onan'ın aldıkları dakikalardaki bitmeyen enerjilerini oyuna vermeleri çok önemli. Eğer Preldzicde bu rotasyondaki yerinin hakkını verirse adını bile anamayacağımız Final Four çok uzakta değildir. Her geçen gün üstüne koyan Fenerbahçe Ülker taraftarlarına artık bu hedefi dillendirme gururunu yaşatıyorsa Sinan Erdem her maç 15.000 seyirciye yaklaşmalıdır...

5 Kasım 2010 Cuma

Gökhan Tepe-Birkaç Beden Önce...

Gökhan Tepe, sesini ve şarkılarını çok sevdiğim bir şarkıcıdır. Benim için çok özel anlamlar ifade eden şarkıları vardır. Canözüm ve özellikle yaklaşık 2 yıl boyunca günde defalarca dinlediğim İnsanoğlu şarkısı. Dün gece ilk defa dinledim bu şarkıyı. Yorumu sözlerin sonunda yapacağım zaten. Başka birşey söylemek istiyorum. Geçen gün bir arkadaşıma söylemiştim. Bu aralar pek gereksiz,sulu gözlü bir adam oldum çıktım diye. Dün gece "o kadar oldu mu sahi" dediğinde Gökhan Tepe çok garip bi irkilme geldi üstüme. Başka şeylerle ilgilenip dinlemek istemedim. Bir kaçış aradım belki şarkıdan. Çünkü biliyordum bana neleri hatırlatacağını. Ama çok geçti. Defalarca dinledim. Sözler teker teker içime işledi. Uyumaya çalıştığımda saat 05:00 çoktan olmuştu. Ve adım gibi emindim rüyamda görceklerimden. Yanılmadım... Ve sabah uyandım tek bir an ve tek bir söz vardı aklımda. Sahiden unuttuk mu? Tutunca başka ellerden...



Şarkını sözlerini bir de beni nasıl çarptığını yazalım...










O kadar oldu mu sahi
Yıllar mı gecti üstünden
Sadece bir kaç yalan önceydi sanki son görüşmemiz
Sahiden unuttuk mu? tutunca başka ellerden
Belki de bir kaç beden önceydi senle
Son sevişmemiz
Kimlerden ayrıldık
Kime döndük yüzümüzü
Yalandan sevmelerle kapattık gözümüzü
Durup bir an sorsaydık kalbimize ikimizi
O yalan soylemez saklardı bizi
Ben çok sevdim gözbebeğim
Her ne yaşadıysan fark etmez
Sıkılırsan kaç gel yanıma
Benden sana zarar gelmez
Çok sevdim gözbebegim
Her ne yaşadıysan fark etmez
Sıkılırsan kaç gel yanıma
Benden sana zarar gelmez






Üstünden çok yıllar geçicek bir hayatım olduğunu hiç düşünmedim. Çünkü hepi topu 20 yaşını doldurmuş biri için geçmiş aslında çok da uzakta değildir. Fakat nasıl onunlayken geçen zamanın hızını kontrol edemediysem, sanki dün gibi hatırladığım vedalarımızı, onsuzken geçmeyen zamanların ilk gözlerine baktığım andan itibaren nasıl su gibi aktığını düşünürsem aslında onsuzlukta zaman yine çok hızlı geçmiş. Son görüşmemiz yalanlar üstüne kuruluydu. Sanki eski zamanlarındaydık. Görüşmek için söylenen küçük yalanlar. Nerede yakalanmayızın araştırmalar... Sanki çok farkediyordu. Gözlerine bakabildiğim ilk an, ellerini tutup hani o sıcaklığını hissettiğim ilk an, sanki kendi elimin diğer elimi tutmuşçasına tanıdık gelen tenine dokunduğum ilk an, nerede, nasıl olduğumu umursamayı çoktan bırakmış oluyordum. Şimdi düşünüyorum da aynı sıcaklığı, kendi teninmiş hissini gerçekten başka birinde duyabiliyormusun? Yada dudaklarımızın ilk kavuşma anındaki titremeyi yine yaşıyabiliyor musun? Son sevişmemizin kaç beden önce olduğunu ben unutmak için elimden geleni yaptım. Senin için bu kadar önemli mi hala? Hayatlarımıza girip çıkan insanlar yalandan sevmeler miydi, yoksa gerçekten her bir noktasında benim olduğum kalbin mi söyledi onları sevmeni? Yokmuydu derinde bir yerde hala benim adımı söyleyen? BİZDEN sonra neler yaşadıysan, kimler kırdıysa, üzdüyse seni farketmez. Ben ömrümün sonuna dek seni dinleyebilecek, huzurumu paylaşabilecek bir eski hatıra olarak bekliyor olacağım. Ben çok sevdim gözbebeğim...